kutusuzkutkut

Odadaki Fil

Posted in hayat by kutusuzkutkut on Nisan 5, 2010

İngilizcede çok sevdiğim bir deyim var: “Elephant in the room”. Genelde bu deyimi çok açık bir gerçeği ya da sorunu görmezden gelme anlamında kullanıyorlar. Fikir şuradan çıkıyor aslında: Odadaki bir fili görmemek mümkün olmayacağı için odadaki insanlar başka daha küçük ve alakasız işlerle uğraşarak fili görmezden gelmeye çabalıyorlar. Bence hepimizin
hayatlarının ortasında da kocaman bir fil duruyor ve ben ne kadar başka yönlere bakmaya çalışsam da arada bir gözüm takıldığında nefesimi kesiveriyor: Yok olmak..

Var olmak önemli bir kavram ve pek çok düşünür niye varız, varlığın amacı nedir gibi sorularla uğraşıp felsefeler oluşturmuşlar. Benim daha çok takıldığım konu ise yokluk ve yok olmak. Kendimiz de dahil olmak üzere herhangi bir şeyin varlık amacını anlamasak da varlığını algılayabiliyoruz. Peki “Yok” olan bir şeyi algılayabilir ya da tasarlayabilir miyiz? Tasarladığımız anda var etmiş olmaz mıyız zaten? Hadi başka bir şeyi bırakalım, kendi yokluğunuzu düşünebiliyor musunuz? Ben ne zaman düşünsem, nefesimin daralmasını engelleyemiyorum işte.

Hayat mucizesi, trilyonlarca olasılık arasından doğuyoruz, 1 milyon spermden 1. geliyoruz, doğuştan şampiyonuz, yaşasın! Doğru. Ölüm gerçeği, olasılık değil kesinlikle ölüyoruz, 20 milyarda 20 milyarıncı ölüyoruz, sonunda kaybediyoruz, ühüüüü! O da doğru ve hayata bakış açımızı doğrudan etkiliyor. Doğuşta bir mucize ve şampiyonken, ölümde de o kadar sıradan ve yeniğiz aslında. Bir an yok olduğunuzu düşünün. Çilek yiyemiyorsunuz, bir futbol maçı daha izleyemiyorsunuz, sevişemiyorsunuz, en basitinden en karmaşığına kadar yaşarken yaptığınız hiçbir şey yok, yok, yok. Şu an yaptığınız tartışmaların, çok önemli gördüğünüz mücadelerin ne anlamı kalıyor?  Milyarlarca yıl içerisinde şanlıysanız 85 yıl yaşamak! Yokluğun sınırsızlığında, varlığımız ne kadar yetersiz, kısa, küçük..

Tabi odadaki fille flört eden bir tek ben değilim! Kimisi anlayamadığım telkin ve çeşitli sihirlerle fili yok etmeyi başarmış: ölmüyoruz ki, öbür dünyaya gidiyoruz, yeniden doğuyoruz, ya da her şey bir bütün bütünlüğe kavuşuyoruz zaten gibi söylemleri var. Matrix’te mavi hapı almayı akıl eden ya da başarabilen şanslı bir kesim bu arkadaşlar işte. Kimisi de file uzun uzun bakıp hiç bir şeyin anlamı olmadığına kanaat getirebiliyor(nihilizm) ya da madem fil orda boşverin parti yapalım bari diyebiliyor(hedonizm).

Bana gelince, odadaki en küçüğünden en büyüğüne, en zevklisinden en üzücüsüne kadar odadaki her şeyle uğraşmayı çok seviyorum. Fille göz göze geldiğimde ise varlığını kabullenmekte zorlanıyorum. Biliyorum onun varlığı, benim yokluğum çünkü… Dolayısıyla bu ilk yazıda size odamdaki filden bahsettiğime göre, artık odadaki diğer şeylerden(daha az metafor kullanacağım, söz!) bahsetmeye başlayabilirim.

Tagged with: , , ,